Forum içi yönetici alımları için buraya tıklayarak başvuruda bulunun!

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Halifelik mi? One Minute... One Minute...

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1Halifelik mi? One Minute... One Minute... Empty Halifelik mi? One Minute... One Minute... Paz Şub. 08, 2009 1:02 pm

Misafir


Misafir

Davos'taki Erdoğan, Arap âleminin ve İslam
dünyasının gönlünü fethetti. Türkiye'ye duyulan sempati zirvelere
çıktı. Tabii haklı olarak bu coğrafyalarda beş asır yönetimde bulunmuş
Osmanlı hatıra geldi. Onun, milletlerin şuuraltı müktesebatındaki
müspet yeri bir daha canlandı. Osmanlı... Onu ne biz ne de dünya henüz
doğru dürüst araştırmadı. Bir gün o da olacak.
Ancak, Sayın Erdoğan'a yönelik teveccühü abartanlar da var. Hatta
birilerinin kulağına kar suyu kaçırtacak boyutlara taşıyanlar da var.
Lübnan'da basılan ve Arap dünyasında büyük saygınlığı bulunan Dar El
Hayat gazetesinde Cihad el Hazen şunları yazdı:
"Erdoğan bir Müslüman olarak bizi gururlandırdı. İsrail zulmüne
sessiz kalan liderlerimiz yüzünden Arap olduğumuzdan utanıyoruz.
Onurumuzu ve şerefimizi Erdoğan kurtardı. Osmanlı Devleti yeniden
kurulmalı. Erdoğan, halife ve padişah ilan edilmeli. Müslüman
dünyasının başına geçmeli."
Tabii bu satırları okuyan ve AK Parti seçim kazanınca, oy verenleri
"göbeğini kaşıyan adam" olarak aşağılayan Hürriyet Gazetesi'nin yazarı
durur mu? Dün, "Halife hazretleri hazır... Hemen bir deve bulmalı" diye
yazıverdi.
Aslında konu çok ciddi. Türkiye'de makul büyük çoğunluğu, sırf dine
olan bağlılıkları ve saygıları yüzünden potansiyel tehlike olarak gören
bir zihniyet var. Özellikle Demokrat Parti'nin iktidar olduğu 1950'den
beri bu büyük çoğunluk, "gerici", "yobaz" diye hakarete uğruyor. AK
Parti'nin yüksek oy yüzdeleri ile üst üste iktidar olması, bu kesimi
daha da öfkelendirdi. Mesela Davos'ta Sayın Başbakan'ın toplumun yüzde
80 desteğini alan duruşu, bunları adeta çileden çıkardı. Arap
âlemindeki ve İslam coğrafyasındaki teveccühü de hazmedemiyorlar.
"Araplaşma", "Ortadoğululaşma" etiketleri yapıştırıldı bile.
Bir Arap gazetesinde yukarıdaki satırlar da çıkınca "Ha.. biz dememiş miydik?" diye hemen devreye giriverdiler.
Onun için konuyu ciddiye alıp bu halifelik mevzuu üzerinde durmalıyız.
Öncelikle, günümüzün büyük kanaat önderlerinden Sayın Fethullah
Gülen'in konuya yaklaşımını hatırlatmak istiyorum. Sayın Gülen'in
değerlendirmesi şöyledir:
<blockquote>"Zannediyorum, bir kısım süper güçler hilafet meselesini
çıkartarak, bir de onu vuruşma ve sürtüşme mevzuu yapmak istiyorlar.
Mesela Türkiye, Pakistan, Endonezya ya da başka bir ülkede hilafet
meselesi ortaya atılırsa, diğer ülkeler buna karşı çıkacaktır. Zira
ulus devletler kurulmuştur. Herkes kendi bağımsızlığını elde etmiştir.
Dolayısıyla bu konuya nasıl yaklaşacakları bellidir. Başkaları da bir
kısım hesaplarla bunu yapmış olabilirler." (Mehmet Gündem, Fethullah
Gülen'le 11 Gün, Alfa Yayınları, sayfa 165-169)</blockquote>
Müslüman ülke yöneticilerinin bugün en büyük yanlışı, dünyayı doğru
okuyamamalarıdır. Kutuplaşmanın, küresel terörün en büyük tehdit olduğu
dünyamızda hilafet meselesi en büyük kavga sebeplerinden biri olur.
Demokrasinin, özgürlüklerin, insan haklarının, evrensel insanî
değerlerin öne çıktığı bir dünyada, Müslümanların hedefi,
küreselleşmenin nimetlerinden de istifade ederek gönüllere girmek
olmalıdır. Bu da lafla değil, temsille olur.
Türkiye'nin devlet politikası ise bellidir: Kendi değerlerimiz üzerinde ayağa kalkarak Avrupa Birliği'nin tam üyesi olmak.
Bu hedef bizi Doğu'dan koparmaz. Türk dünyasından, Arap âleminden,
İslam coğrafyasından uzaklaşmamız da gerekmiyor. Tam tersine onlara
daha da yakın olmalıyız. Sağlam kültürel ve ekonomik ilişkiler
kurmalıyız. Onlar nezdindeki itibarımız, kredimiz, bizi AB'nin daha
saygın, daha güçlü, daha önemli -belki de en önemli- üyesi yapar. Böyle
bir Türkiye'nin üye olduğu AB, dünya için de gerçek bir alternatif
olur. Medeniyetler çatışması yerine medeniyetler ittifakı için de;
Doğu'dan, Türk dünyasından, İslam âleminden güç alan bir Türkiye, çok
şey ifade eder. Dünyanın; evrensel insanî değerlerde buluşarak,
evrensel bir barış kurması da kanaatimizce, ancak bu yolla mümkün
olabilir.
Onun için iyi niyetle bile olsa bu hilafet meselesi ortaya atılınca
Davos'un meşhur sloganı ile "One minute... One minute..." demeliyiz...

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz