Forum içi yönetici alımları için buraya tıklayarak başvuruda bulunun!

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

İslam Tarihini Öğrenmek İsteyen gelsın

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1İslam Tarihini Öğrenmek İsteyen gelsın Empty İslam Tarihini Öğrenmek İsteyen gelsın Cuma Şub. 06, 2009 10:21 pm

Misafir


Misafir

İslam Tarihini Öğrenmek İsteyen gelsın Besmele1
CÂHILIYYE DÖNEMI
Bilgisizlik, gerçegi tanimama. Islâm, tam bir aydinlik ve bilgi
devri oldugu için, Arabistan'da Islâmiyet'in yayilmasindan önceki
devre, daha dar anlami ile Hz. Isa'dan sonra peygamberimizin gelmesine kadar geçen
zamana "cahiliyye" devri adi verilmistir.

Cahiliyye, insanin Allah'i geregi gibi tanimamasi, ona kulluk etmekten
uzaklasmasi, onun ilâhî hükümlerine degil de kisinin kendi
hevâ ve hevesine uymasi, insanlarin koydugu emir ve yasaklara, siyasî
sistem ve düsüncelere inanmasidir. Kur'an-i Kerîm'de: "Onlar
hâlâ Cahiliyye devri hükmünü mü istiyorlar? Gerçegi
bilen bir millet için Allah'dan daha iyi hüküm veren kim var?"
(el-Mâide, 5/50) buyurulur. Islâm'in hakim olmadigi ortamlar
Cahiliyye çaglaridir. Çünkü ilâhî bilginin
kaynagindan yoksun olan ortamlardir. Islâm'in gelisinden önceki dönemde
yasayan müsrikler Allah'a isyan etmis onun hükümlerine sirt çevirmis
bir toplum olarak son derece ilkel ve cahil hayat sürüyorlardi.
Cahiliyye Araplari'nin sürdügü hayattan ve içinde
yasadiklari ortamdan bazi örnekleri söyle siralamak mümkündür:

Putlara Taparlardi
Cahiliyye insanlari Allah'in varligini kabul etmekle beraber putlara
taparlardi. Onlar putlarinin Allah katinda kendilerine sefaatçi
olacaklarina inanirlar ve: Biz onlara ancak bizi daha çok Allah'a
yaklastirsinlar diye ibadet ediyoruz" (ez-Zümer, 39/3) derlerdi.

Icki Icerlerdi
Sarap içmek adeti çok yaygindi. Sairleri her zaman içki
ziyafetinden bahseder, içki siirleri edebiyatlarinin büyük bir
kismini teskil ederdi. Hatta Enes b. Mâlik (r.a.)'in bildirdigine göre
Islâm'da içki, Mâide Suresi'nin doksan ve doksanbirinci
ayetleriyle kesin olarak haram kilinmis, Hz. Peygamber (s.a.s) tellal
bagirttirarak bunu ilân ettiginde Medine sokaklarinda sel gibi içki
akmistir (Müslim, Esribe, 3)

Kumar Oynarlardi
Cahiliyye çaginda kumar da çok yaygindi. Cahiliyye Araplari
kumar oynamakla övünürlerdi. Öyle ki kumar meclislerine
katilmamak ayip sayilirdi. Onlarin sairlerinden biri karisina söyle
vasiyette bulunur:

"Ben ölürsem, sen, aciz ve konusma bilmeyen, iki yüzlü
ve kumar bilmeyen birini isteme."

Tefecilik Yaparlardi
Tefecilik almis yürümüstü. Para ve benzeri seyleri
birbirlerine borç verirler; kat kat faiz alirlardi. Borç veren
kimse, borcun vadesi bitince borçluya gelir: "Borcunu ödeyecek
misin, yoksa onu artirayim mi?" derdi. Onun da ödeme imkâni
varsa öder, yoksa ikinci sene için iki katina, üçüncü
sene için dört kat ina çikarir ve artirma islemi böylece
kat kat devam ederdi. Tefecilik ve faizin her çesidini haram kilan Allah,
özellikle Araplar'in bu kötü âdetlerine dikkati çekerek
"-Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin." (Âli Imrân,3/130)
buyurmustur.

Faiz Oranlari Cok Büyüktü
Faizcilik Araplar arasinda o kadar yerlesmisti ki ticaretle onun arasini
ayiramiyorlar; "Faiz de tipki alis-veris gibi" diyorlardi. Bunun üzerine
inen ayette: "Allah alis-verisi helâl, faizi ise haram kilmistir. "
(el-Bakarâ, 2/275) buyrulmustur.

Fuhus Cok Büyük Orandaydi
Cahiliyye Araplar'i arasinda fuhus da nadir seylerden degildi. Cariyelerini
zorla fuhusa sürükleyenler vardi. Kur'an-i Kerîm'de bu hususa
isaretle: "Iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhsa zorlamayin. "
(en-Nûr, 24/33) buyurulur.

Kocanin birkaç metresi oldugu gibi, kadinin da baskalariyla iliskide
bulunmasi, bazi çevrelerce nefretle karsilanmayan bir davranisti. Fuhusla
ilgili Cahiliyye Araplarinin su adetlerini zikredebiliriz:

Kadin âdetinden temizlendikten sonra kocasi ona "su adama git ve
ondan hamile kal" derdi. Kadin istenilen adamla beraber olduktan sonra
kocasi hamileligi belli oluncaya kadar ona yaklasmazdi. Sonra yaklasabilirdi.
Bu, iyi bir çocuga sahip olmak için yapilirdi.

Sayilari üç ila on arasinda degisen bir grup erkek kadinin evine
girerek, sirasiyla hepsi de onunla cinsi münasebette bulunurdu. Kadin
hamile kalip da dogum yaparsa dogumdan bir kaç gün sonra bu
erkekleri çagirir, erkekler de zorunlu olarak bu davete istirak
ederlerdi. Sonra onlara: "Olanlari biliyo rsunuz, dogum yaptim" içlerinden
birine isaret ederek "çocugun babasi sensin" derdi. O da bundan
kaçinamazdi.

Bazi fuhus yapan kadinlar da taninmalari için kapilarina bayrak
asarlardi. Bu tür kadinlardan biri dogum yaptigi zaman teshis heyeti
toplanip çocugun kime ait oldugunu tespit ederdi. O da çocugun
babasi oldugunu kabul etmek zorunda kalirdi. (Buhârî, Nikah, 36)

Kadina deger verilmez, hak ve hukuku taninmaz, adeta bir esya gibi telakki
edilip miras alinirdi. Biri ölüp karisi dul kalinca ölenin
varislerinden gözü açik biri hemen elbisesini kadinin üzerine
atardi. Kadin daha önce kaçip bu halden kurtulamazsa artik onun
olurdu. Dilerse mehirsiz olarak onunla evlenir, dilerse onu bir baskasiyla
evlendirerek mihrini almaya hak kazanir ve kadina bundan birs ey vermezdi.
Dilerse, kocasindan kendisine kalan mirasi elinden almak için onu
evlenmekten menederdi. Bunun üzerine inen ayette: "Ey inananlar!
Kadinlara zorla mirasci olmaya kalkmaniz size helâl degildir. "
(en-Nisâ, 4/19) buyurulmustur. (Sevkânî, Fethu'l-Kadir, I,
440).

Yiyeceklerin bazisi yalniz erkeklere ait olup kadinlara yasak ediliyordu. "Onlar:
Bu hayvanlarin karinlarinda olan yavrular yalniz erkeklerimize mahsus olup,
eslerimize yasaktir. Ölü dogacak olursa hepsi ona ortak olur"
dediler (En'âm, 6/139)

Kizlari Diri Diri Topraga Gömerlerdi
Cahiliyye Araplari'nin kötü adetlerinden biri de kiz çocuklarini
diri diri topraga gömmeleriydi. Onlar bunu namuslarini korumak veya ar
telakki ettikleri için, bazilari da sakat ve çirkin olarak
dogduklarindan yapiyorlardi. Kur'an-i Kerîm'de su ayetlerde buna isaret
edilir: "Onlardan birine Rahman olan Allah'a isnat ettikleri bir kiz evlâd
müjdelense içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah
kesilirdi. " (ez-Zuhruf, 43/17), " Diri diri topraga gömülen
kiz çocugunun hangi suç la öldürüldügü
soruldugu zaman... " (Tekvir, 81/8-9), "Ortak kostuklari Seyler müsriklerden
çoguna çocuklarini öldürmeyi süslü gösterirdi.
"(el-En'âm, 6/137)

Ekin ve hayvanlarini iki kisma ayiriyor bir kismini Allah'in böyle
emrettigini sanarak Allah'a veriyor ve bir kismini da Allah'a es kostuklari
putlarina ayiriyorlardi. Onlar bu batil inanç ve adetlerinde biraz daha
ileri giderek Allah'in payina düseni aliyorlar, onu es kostuklari putlarin
payina ekliyorlardi. Ama putlarinin payindan alip öbürüne ilâve
ettikleri görülmüyordu. "Allah'in yarattigi ekin ve
hayvanlardan O'na pay ayirdilar ve kendi iddialarina göre: "Bu
Allah'indir, Su da ortak kostuklarimizindir" dediler. Ortaklari için
ayirdiklari Allah için verilmezdi. Fakat Allah için ayirdiklari
ortaklar i için verilirdi. Bu hükümleri ne kötüydü!"
(el-En'âm, 6/136).

Bir kisim hayvanlarla ekinlerin bazisini dilediklerinden baskasina
yasakliyorlardi. Ayrica bir kisim hayvanlara binerken ve keserken Allah'in
adinin anilmasina engel oluyorlardi. (el-En'âm, 6/138).

Bunun disinda hayvanlarla ilgili su adetleri de vardi:
Deve bes batin dogurup besincisinde erkek dogurursa kulagini çentip
serbest birakirlardi. Artik ona binmeyi ve sütünü sagmayi haram
kabul ederlerdi. Buna "Bahîra"* derlerdi.

Saibe*; dilegi yerine gelen kimsenin putlara adadigi deve idi. Buna da
binilmez ve sütü sagilmazdi.

Vasîle*; koyun disi dogurursa kendileri için; erkek dogurursa
putlari için olurdu. Sayet biri erkek, biri disi olmak üzere ikiz
dogurursa, disinin hatiri için erkegi de kesmezler ve buna "Vasîle"
derlerdi.

Hâm* ; bir erkek devenin soyundan on döl alinirsa onun sirti
haram sayilir, su ve otlakta serbest birakilirdi. Kimse ona dokunmazdi.

Bütün bunlardan baska müsrikler atalarindan devraldiklari
birtakim adetleri devam ettirme konusunda direniyor ve hatta bunlarin
bazilarinin, kendilerini Allah (c.c.)'a daha çok yaklastirdiklarini ileri
sürüyorlardi.

Ibn Ishak sunlari aktariyor: "Kureys, ya Fil olayindan evvel veya daha
sonra meydana geldigini tahmin ettigim bir bid'at ortaya çikardi ki,
tarihte (Hums) diye anilip, asalet-i diniye iddiasindan ibarettir." Bunlar:
"Biz, Ibrahim'in evladiyiz, ehl-i Harem biziz, Beyt'in sahibiyiz, Mekke'nin
de sâkini bulunuyoruz. Arap kabilelerinden hiçbir kabîle,
bizim sahip oldugumuz bu se ref ve itibara sahip degildir. Binaenaleyh biz, bu müstesna
mevkiimizin seref ve itibarini korumaliyiz. Bundan sonra Harem haricinde hiçbir
seye tazim etmeyip bütün ihtiramatimizi Harem dahilinde hasretmeliyiz.
Meselâ, Arafat'ta halk ile bir sirada, yan yana, omuz omuza durup vakfe
etmek, sonra halk ile geri dönüp gelmek bizim kadrimizi tenzil eder"
diyorlardi.

Ibn Ishâk devamla: "Kureysliler bu asalet fikrini ortaya koydu ve
uygulamaya da basladi. Arafat'a çikmayi, Arafat'tan ifazâyi terk
ettiler. Herkes Arafat'ta vakfe ederken, bunlar Müzdelife'ye giderler,
orada dururlardi. Ve "Biz ehlullahiz, Harem-i Serif'in hâdimleriyiz"
diyerek, digerleriyle esitligi kabul etmezlerdi. Fakat bunlar, Arafat'ta vakfe
etmenin Ibrahim (a.s.)'in dini muktezasi oldugunu bili yorlardi. Kinâne
ile Hüzâaogulari da bu hususta Kureys'e iltihak etmislerdi.

Bunlar hac için, umre için gelen bedevîlere müdahaleye
kadar ileri gitmislerdir. Harem hâricinden gelen herkesin, Beyt'in ilk
tavafi Siyab-i Hums ile tavaf etmelerini kararlastirdilar ve uyguladilar. Bu
kararin neticelerinden biri: Kim ki adi bir elbise ile gelip tavaf ederse,
tavaftan sonra o elbiseyi çikarip atmasi zarûrî idi.

Bu kararlarin ikinci neticesi ise; asilzadelere mahsus bir elbisesi olmayan
bedevî erkeklerin çiplak; kadinlarin da yalniz önü yirtmaçli
kisa iç gömlegi ile tavafa mecbur edilmesidir.

Bu ve bunun gibi pek çok âdetler yürürlükte idi.
Rasûlullah (s.a.s)'a iletilinceye kadar da bu âdetler yürürlükte
kalmaya devam etti. Daha sonra da A'râf suresinin 26, 27, 28, 31 ve 32.
ayetlerinde, çiplak tavaf ile birlikte diger bid'atler de yasaklanmistir.

Ebû Hüreyre (r.a.)'den gelen bir rivayete göre, Ebû
Bekr es-Siddik (r.a.) Vedâ Hacc'indan (bir sene) evvel, Hz. peygamber
tarafindan Hac Emîri* olarak (Mekke'ye) gönderildiginde, Ebû
Bekr de Ebû Hureyre'yi Kurban Bayrami'nin ilk günü Mina'da büyük
bir cemaat içinde halka (su iki maddeyi) ilâna memur kilmistir.
(Ebu Hüreyre): "Ey Nas! Iyi biliniz, bu yildan sonra müsriklerin
haccetmeleri, çiplaklarin da Kâbe'yi tavaf etmeleri yasaktir"
demistir. (Sahîh-i Buhâri, Tecrid-i Sarih Tercümesi, VI,13)
Fakat onlar bunu kabule yanasmamislar, atalarini körükörüne
taklide çalismislardir. "Onlara: Allah'in indirdigine ve peygambere
gelin dendigi zaman: Atalarimizi üzerinde buldugumuz sey bize yeter'
derler. Alalari bir sey bilmeyen ve dogru yolu da bulamayan kimseler olsalar da
mi?" (el-Mâide, 5/104). Islâm, topluma hakim olunca bütün
bu cahilî sistemin ilkel davranislarini tamamen yasaklamistir" (el-Mâide,
5/103).


Bütün bunlara baktigimizda, Cahiliyye'nin bir
inanma biçimi oldugunu görüyoruz. Cahiliyye; bir seyi gerçegi
disinda bilmek, anlamak ve buna göre amel etmek demektir. Bu duruma göre
Cahiliyye; insanin ve toplumun Islâm öncesi ve Islâm disi bir
yasayis biçimiyle yasamasi demektir.Dogru yolun ziddi, ilmin aksi olan,
eskiyen ve degisken olan, bölgelere, kavimlere ve anlayislara göre
kurulan her türlü Islâm disi rejimler; cahilî sistemler ve
hükümlerdir.

Kaynak: Islam tarihi

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz